GECEYİ TAKİP EDEN GÜNDÜR

Hepimizin şartları eşit dağılmıyor, maalesef ki. Özendiğimiz, aynısı olsun diye çırpındığımız, hayallerimize sığdıramadığımız bir çok şeyle yaşamaya çalışıyoruz. Maddi ya da manevi en çok neyin eksikliğini çekiyorsak yaşamımızda etrafımızdakileri en çok buna göre yargılıyor veyahut en çok bununla ilgili savunuyoruz. Bizde olmayan hisler, bizim olmayan şeyler için bir savunma mekanizması geliştirmişiz de hayatımızı saran çemberden atamıyor gibiyiz.
Ancak hayatımızın bir döneminde kayıp olarak gördüğümüz bu olumsuzluklar elbette ki bir gün avantaja dönüşebiliyor. Birbirine çok aşık bir çifti anlatırken mesela aslında bu aşkın görünmeyen yüzünde ne kadar acı olduğunu bildiğimiz an aşık olmadığımız için bile mutlu olabiliyoruz. Çok güzel işi olan bir arkadaşımızın yaptığı birikimleri kıskanırken ya da bu birikimleri sağlamak için nefes almadan çalıştığını bildiğimiz zaman iki göz odalı sıcak evimize şükrediyoruz.
Bazı anlar, bazen sandığımızdan çok daha fazla hayata bakışımızı değiştirebiliyor. Çok güzel bir atasözü der ki: ‘ Gün doğmadan neler doğar.’ Bu atasözüne çok inanırım. Çünkü her zaman umut olacak bir şeyler olur. Önemli olan o anı yakalamaktır. Bizler gözlerimizi kapatıp yalnızca olmasını istediklerimize tutunduğumuz takdirde zannetmiyorum ki o ışığı yakalayabilelim. Elimizden bir an kaçtığından sanırım o andan sonraki bir asır daha onu beklememiz gerekiyor. Çünkü fırsatlar dünyasında, zorlu şartlar altında gülücükler saçarak devam ettirmeye çalıştığımız hayatlarımız için çırpınmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok gibi geliyor.
İşe zamanında gitmek, eve bir sıcak ekmek getirmek, çocukları sıcakta uyutmak, etrafımızdaki insanların gönlünü görmek için çabalamaktan geriye kalan tek vaktimizde de oturup daha neler yapabilirim diye düşünüyoruz. Elbette bunu böyle yapmakta çok haklıyız. Şartlar bunlar ve bize dayatılan standart bunu gerektiriyor. Peki ama hayallerimizi bir kenara bırakmak bizi ne derece iyi edebiliyor? Hiçbir şey olmamış gibi ya da her şey tammış gibi mutlu suratlarla etrafımıza neşe saçtığımız her günün akşamında ‘helal be sana, çok iyi yaptın!’ diyebileceğimiz neyimiz kalıyor? BUGÜN KENDİN İÇİN NE YAPTIN?
Çoğu zaman hatalarımızın her şeyi yapmaya çalışmak olduğunu düşünürüm. Heves ederek başladığımız o milyonlarca şeyin hepsine yetişemediğimiz için kendimizi yetersiz hissediyoruz. Belki de istediklerimiz arasından en çok neyi arzuladığımızı belirlemek bile bize zor geliyor. Ya diğerini daha çok istiyorsam? Böyle anlarda zannımca yapılması gereken en doğru şey hepsini listelemek ve puanlamak olurdu. Çünkü istediğimiz bir şeyi ne kadar iyi yaptığımızı görürsek kendimize doğru çıktığımız bu yolculukta hedeflerimize ulaşmak daha kolay olacaktır. Belki o zaman bizim için doğan güneşi görmek, sırtımıza yük olan karanlıklar için ömrümüzü geçirmekten daha ulaşılır olabilir. Şartlar ne kadar zor olursa olsun ya da imkansızlığına ne kadar inanırsak inanalım o süreç asla sonsuza kadar sürmeyecektir. Çünkü her zaman geceyi takip eden elbette ki gündür ve her kışın sonu bahara ulaşır. Kendi baharınıza ulaşmanız dileğiyle…
Psk. Ecem Aşılıoğlu