ASLINDA NEDİR? (ANKSİYETE)

Önemli bir iş görüşmesine girmeden önce heyecanlanır mısınız? 50 kişiye yapacağınız bir sunum öncesi kalbiniz çarpar mı? Uçağı kaçırmak üzere olduğunuzda elleriniz titrer mi? Bu sorulara “evet” yanıtını verdikten sonra “yüksek anksiyeteye” sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama durum pek de öyle değil.
Stres yaşanılan her anda “Offf anksiyetem tuttu.”, “Bende anksiyete var zaten ben çok gerildim.”, “Anksiyete için ilaca başladım, şimdi hiç strese girmiyorum.” diyen birçok insan görmüşsünüzdür. Aslında gerçek anlamda anksiyete tam olarak böyle bir şey değildir.
Günlük yaşamda karşılaştığımız ve bizim için önemli olduğunu düşündüğümüz anlarda endişelenmek ve biraz strese kapılmak aslında gayet normal ve yerinde bir tepkidir. Kaygı ya da tehdit altında hissettiğimizde duygularımız ve düşüncelerimiz bundan etkilenir ve kalp hızlanması, terleme gibi bazı fiziksel belirtilerle karşılık verir. Bu, hayatta kalmamız için vücudumuz verdiği yaşamsal bir tepkidir ve sizi güvende tutar. Gireceğiniz önemli bir sınava çalıştığınız dönemleri düşünün. Başarısız olma endişesi sizi motive edeceğinden daha çok bile çalışabilirsiniz. Bu durumlarda hissedeceğiniz kaygı size yardımcı olacaktır.
Anksiyete bozukluğu; hayatta kalma içgüdüsü, geçici bir endişe ya da hafif bir korkudan çok daha fazlasıdır. Böyle durumlarsa hissedilen panik sabit ve süreklidir, gittikçe kötüleşen bir hal alır ve kişinin günlük işlerini büyük ölçüde etkiler. Anksiyete bozukluğuna sahip olduğunuzda yalnızca gerçek bir tehlikeyle karşılaştığınızda değil, birçok insan için oldukça sıradan ve günlük olan olaylar karşısında bile aşırı tepki gösterebilirsiniz.
Genel olarak farklı anksiyete bozukluklarının farklı semptomları olsa da birçok insan strese benzer şekilde tepki verir. Terleme, titreme, göğüs sıkışması, uyku bozuklukları gibi fiziksel belirtilerle birlikte kaygı; aşırı düşünme, her an çok kötü bir şey olacakmış hissi, başka hiçbir şey düşünememe, gergin ya da huzursuz hissetme gibi kişinin duygu ve düşüncelerini etkileyen belirtilerle de kendini belli edebilir. Ayrıca bu anksiyete her zaman tek bir kategoriye uymaz. Yine de oldukça yaygın görülen birkaç tip anksiyete bozukluğu vardır:
Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Genelde hiçbir tetikleyici olmasa da kişinin günlük yaşamı, iş ve aile ilişkileri, sosyal çevresi gibi pek çok konuda abartılı ve kaygı ve aşırı endişe göstermesi durumudur.
Obsesif Kompülsif Bozukluk: İstenmeyen şekilde tekrarlayan düşünceler ve bunları takip eden davranışlar, anksiyete bozukluklarının bir parçasıdır. El yıkama, sık sık kontrol etme, sayma gibi davranışlar “istenmeyen” düşünceden kurtulmak için tekrarlansa da aslında kaygıyı sürdürmekten başka işe yaramaz.
Panik Bozukluk: Göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı, nefes darlığı gibi fiziksel semptomların bir anda ortaya çıkıp yoğun olarak yaşandığı; tekrarlayan ve beklenmedik yoğun korku dönemleridir.
Fobiler: Fobiler spesifik bir duruma ya da objeye duyulan yoğun korkular olarak tanımlanabilir. Fakat burada önemli olan, fobiye sahip kişinin yaşadığı korku ve stresin, gerçek tehlikeyle orantısız olmasıdır. Yoksa bir aslanla aynı odaya koyulan herkes yoğun olarak korku hisseder.
Bu bozuklukların neden ortaya çıktığıyla ilgili tek bir sebep olmasa da genetik yatkınlık, bazı kronik fiziksel hastalıklar, travmalar ya da kişilik özellikleri gibi bazı faktörler, anksiyete bozukluklarının yaşanmasına neden olabilir.
Eğer siz de uzun zamandır sürekli ve artan şekilde kaygı hissediyorsanız lütfen bir ruh sağlığı uzmanına başvurmayı ihmal etmeyin.
Psk. Ezgi Nur Budak
Kaynakça:
https://au.reachout.com/articles/what-is-anxiety
https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/anxiety/symptoms-causes/syc-20350961